Celalettin YÖYLER
Çok acı anılarımı değerli gazetemizin okurlarına anlatmak amacı ile bu başlığı atıyorum. 28-8-1994’ta zalimler tarafından Muş’un Malazgirt ilçesi Dirimpınar (Xanik) köyünde bulunan evimi yaktılar. Şimdi akrabalarım tarafından yeniden inşa edilen o evimde bir müddet ikamet etmek amacı ile yerleştim ve o kötü anıları hatırlıyorum.Çok yazık ki bizler insanlar olarak neden o kadar gaddar sıfatını taşımak amacındayız? Neden insan olan kardeşlerimize o kadar eziyet vermekteyiz? Neden demokratça yürüyen insanlara ateş açıp öldürüp yaralamaktayız? Sayın Başbakan ve kabinesinden bir toplumun ferdi olarak ve bir insan olarak isteğimiz o ki; selefleriniz gibi siyah sayfalarla bulunduğun makam ve mevkiden idare ettiğiniz toplumdan ve dünyadan ayrılmayı hak etmeyiniz ve güzel sayfalarla ayrılın.
Kürt halkıyla bir barış süreci başlattınız, sürecin selametle yürümesi ve sonuçlanması her insansever ve barışseverin temennisidir. Her toplumda eleştiri ve özeleştiri mekanizmasının işlenmesi gerekmektedir. İşlenmesine izin verilmezse, diktatörlük olur ve demokrasinin kanalları tıkanır işlenemez hale gelir. Adaletsizliğin, zorbalığın ortadan kaldırılması, müzakere sürecinin kesintisiz sürdürülmesi ve kalıcı bir barışa ulaşması için çoğulcu, eşitlikçi ve özgürlükçü bir demokrasinin bütün kurumlarıyla oluşturulması, bütün milliyet ve inanç gruplarının anayasal güvenceyle eşit haklara kavuşturulmasının bir zorunluluk olduğu inanmaktayız. Dünyaya gelen her insan kendi haklarıyla gelmektedir. Yani hiçbir kişi, zümre diğer insan olan kardeşinden fazla haklara sahip değildir. Hepimiz bu ilahi nizamı bilmekteyiz ve bildiğimiz halde yine ilahi nizami çiğnemekte ısrar etmekteyiz. Dine, İslama inanmakta olan kimse insanların hakları ihlal etmesin ve eşitlik ilkesinden ayrılmasın.
Barışa gerillanın sınır dışına çıkarak sahip çıkmasını desteklemeyenler, sokağa çıkanların talebini değerlendirememiştir. Bu onların ideolojik ve vicdani bakımdan barış dertlerinin olmayışından kaynaklıdır. Kürtler sadece kendi coğrafyalarını demokratikleştirip, dönüştürüp, özgürleştirmekle dar kalıplara sıkışmış siyasetin önünü açmıştır. Bunlar barış karşısında en azından susmak zorunda kalmıştır. Sayın Öcalan’n kapitalist modernite eleştirisine baktığımızda yeni bir toplumu görüyoruz. Tarihsel mirasımız kardeşlik olduğu kadar eşitlik üzerine kuruludur. Aynı gökyüzünün altında kaderimizi birleştirdiğimiz, omuz omuza mücadele ettiğimiz dünyanın her yerinde ortaklaşmayla olur. Barış müzakere ya da çekilmeyle ilgili görünse de iki taraflıdır. Devletin ve yurttaşların elindedir. Kalıcı kavramların altını çizeceğimiz yer de burasıdır. Burada önem kazanmaktadır.
Konferanslarla toplumu barış için ikna etmemiz gerekiyor. Başta Kürt halkı olmak üzere Aleviler, emekçiler, kadınlar, inançlar, kültürler, Ermeniler, ötekileştirilenler bu sürecin esas aklıdır ve böyle olmak zorundadır. Yaşamın sınırlarla bölünmemiş kültürel birlikteliklerin haklar çerçevesinde mümkün olduğunu bilenler olarak, nasıl yapmamız gerektiğini demokratik bir şekilde sürmesine katkıda bulunmaktır. Kürt halkı topla, tüfekle, zindanla yenilemeyeceğine göre; her silahtan güçlü bir silah olan barışla mücadele sürüyor. Her alanda mücadele eden dostlara ebedi barışın gerçek sahipleri olacakları için şükran borçluyuz. Zafer, bulunduğu tüm alanlarda barış ve demokrasi uğruna binlercesini yitirdiğimiz kardeşlerimizin, barışın mücadelesini yürütenlerindir.
Yorumlar
Yorum Gönder