Ana içeriğe atla

Kur’an-ı Kerim literatüründe her insana milletine sahip çıkma emri var


Celalettin YÖYLER
Güncellenme : 15.02.2013 06:02
Ayetin Arapça metni:

Yâ eyyuhen nâsu innâ xelaqnâkum min zekerin ve unsâ ve ceelnâkum şuûben ve qebâile (li teârefû) inne ekremekum indellâhi etqâkum, innellâhe  e’lîmun xebîr (xebîrun). Hucürat-13

Meal:

‘Ey iman edenler, biz sizi bir erkekle bir kadından, bir asıldan yarattık. Birbirinizle tanışmanız, işlerinizi tedbirle idare etmeniz, karşılıklı olarak, İslami kurallarla örtüşen milletlerarası teamüllere uymanız, yardımlaşmanız, kültür ve medeniyet alışverişinde bulunmanız, birbirinize iyiliği tavsiye etmeniz için, sizi milletler ve kabileler haline getirdik. Allah yanında en değerliniz, en üstününüz, takva esaslarını-Kur’ân esaslarını iyice benimseyerek tavizsiz hayata geçireniniz, en çok günahlardan arınıp azaptan korunanız, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davrananınız, dini ve sosyal görevlerinin bilincinde olanınızdır. Allah her şeyi bilir, gizli-açık her şeyden haberdardır.’

İslamın beşeri nizamı olan Kur’anı Kerim’de yüce Allah cihan şümül bir seslenişle ayrımsız tüm İnsanlara seslenirken herkesin kendi neslinden olan insanlara sahip çıkma emri vermektedir. Hucürat suresinin 13’ncü ayetinde seslenirken mealen şöylece söyler:

Ayetin yukarı parakrafında ki ‘niçin birbirinizi ayrı millet ve kabileler de yaratım’ sorusunun cevabı ‘Li tearefü’ kelimesindeki çok geniş anlamı kapsayarak yer yüzünde yaşayan her millet kendi miletinin (ulusallığın) etrafında kenetlenmeleri insani ve İslami olarak değer biçtiğindendir.

Yani: Allah Kur’an da ben sizleri ayrı ayrı kabile, ve ayrı ayrı millet olarak yaratırken serbestçe yaşamı ve bir birinizi tanimayı kötü maksatlı kimselerden sakınarak savunmayı işaret etmek amacı ile yarattım diye  işaret etmektedir.

Bilimsel bir açıdan yer yüzündeki canlı toplumlara baktığımız zaman, pratikte Ayetin içerdiği ve Allah’ın işaret ettiği önemli noktalara göre bilmekteyiz ve Allah’ın insanları ayrı ayrı yaradılış hikmeti ve sebebi kendiliğinden meydana çıkmaktadır. Yani insanlar her ne kadar Allah’ın kelamı ile kutsallığına işaret etmiş ise de, yine başkaların hak ve hukukuna, mal ve mülküne, yeraltı ve yer üstü servetlerine tecavüz eder ve saldırır.

Bu nedenledir ki yüce Allah sizlerin ayrı ayrı yaradılış sebebinizi kendinizi, milletinizi, yakınlarınızı başka saldırgan cinsinizden savunmayı amaçlamıştır. Allah’ın ayrı ayrı yaradılış nedenlerindenki maksat, birbirimizi tanımaya bağlamış ve Resulü olan Muhammed’e insanları muhtelif milletler, renkler ve diller hakkında şöyle der: Eğer Rab’bin isteseydi tüm insanları bir Ümmet (Toplum) olarak yaratacaktı, ama durmadan, ayrı ayrı muhtelifdirler. Hüd Suresi.118. Ayet

Evet Kur’an’ın ayetleri yalnız Hac, Namaz, Oruç ve Zekat ibadetleri hakında ki yol göstermekten ibaret değildi. Beşeriyetin (insanların) tüm yaşantısında ki önemli yolları  göstermeye haiz bir ilahi nizam olduğu bilinir.  İnsanlar Allah tarafından  yüce bir varlık olarak yaratılmıştır ve Kur’an’ın ayetleri ile kutsayarak: ‘Biz insanı müşeref varlık olarak yaratık’ demiştir.

İnsanlar yeryüzündeki tüm canlı varlıklardan daha üstün bir meziyete sahip oldukları nedeni ile büyük sorumluluğa da sahiptir. Bu nedenle tüm kötülüklere karşı çıkmak ve ezilen sınıfları desteklemek, yeryüzündeki tüm adalelsizliğe karşı durmak ve tabi-i haklarını korumak ve elde etme çabasında bulunmak hakkına sahiptir.

Allah’ın ayetlerine kulak vermeden sadece mescide gidip gelmekle, yakınlarının, halkının sorunları ile ilgilenmekten kaçınmakla, Allah’ın azabından kurtulamaz ve iyi bir müslümanda sayılmaz.

Tüm ibadetler insanlığın araçlarıdırlar. Eğer bir insan ibadet yolu ile insanlık makamına kavuşma amacında ise, ibadeti insanlık içindir. Yoksa ibadeti insanlık amacı içermese ibadet kategorisinden çıkar ibadet yalnızca bir gelenek şekli alır.

Bu gibi ibadet yapanlar ve tarikatlar yalnız insanları din istismarı ile kandırıp günlerini geçirmektedirler.

Gerçek müslümanlar ve insanlığa inananlar, batı Kürdistan’da yıllardır devam eden zalim Baas rejimin zülmünü aşıp, serbesçe yaşamayı elde etmek amacı ile çok zor durumda şerefli bir devrimi sürdürmeye kararlı oldukları bilinmekle beraber, etraftaki müslümanım diyen egemenlerin, faşist, çabulcu çeteleri onlara saldırmaktadırlar.

Ülkemizdeki müslümanım diyenler de hiç bir zaman çapulculara ve faşistlere karşı seslerini çıkarmamaktadır. İslamiyet bu değil. İslamiyet adalet, insaniyet, mazlumları savunmak ve desteklemektir.

Bu gibi müslümanlar zalimlerin, faşistlerin ve ırkçıların yanında yer almakta ve destelemektedirler. Toplumun manzarasına baktığımız zaman çok acayip bir tabloya rastlamaktayız. Çünkü senelerderden beridir muslümanım diyenlerin ekseriyesi zalimlerin yanında yer almış bulunmaktadır.

Gerçek müslümanlara değil, sahte müslümanların sömürücü olduklarını çoktandır bilmekteyiz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Celalettin Yöyler:Melayê Cizîrî üzerine

CEMİL OĞUZ -ANF İSTANBUL (06.07.2006)- Celalettin Yöyler ünlü Kürt şairi Melayê Cizîrî’nin ‘Divanı’nı yorumladı. “Şiroveya Dîwana Melayê Cizîrî (Melayê Cizîrî Divanı’nın Yorumu)” ismiyle, İstanbul Kürt Enstitüsü Yayınlarından çıkan eser Cizîrî’ni şiirini detaylı bir şekilde yorumladı.

Li ser jiyan, huner û felsefa Melayê Cîzîrî

LÊKOLÎN Li ser Melayê Cîzîrî  Enstîtuya kurdî /Berlîn /Ev nivîs ji kovara lêkolîn û zanistî a Enstîtuya kurdî hatîye girtin. Hevpeyvîna bi Celalettin Yoyler re Pirs: 1   Li gora hinek idîa, hinek dîtin û nirxandinan, ji % 70- 80 ê şair û nivîskarên Kurd di bin bandêra Melayê Cizîrî de mane. Ev çendî rast e, nisbeta wê çend e? Ku wuha be çine faktor û kerametên li pey vê angaştê? Ev hêz, hêza ewqas sedsal e, kêr û têhna xwe diparêze, cîhana nivîskar û  helbesvanên Kurd de, rapêça wê heye û ji rêbaza helbest hûnana Melê av vedixwe.