Celalettin YÖYLER
Sayın Öcalan’ın konferansların yapılmasına işaret etmeleri çok önemli bir düşünceyi arz etmektedir. Sayın Öcalan’ın önerdiği konferanlar serisinin ilkinin Türkiye’nin başkenti Ankara’da, ikincisinin Kürdistan’in kararlar şehri olan Amed’de yapılması, üçüncüsünün dünyanın medeniyet meydanı olan Avrupa’da, dördüncüsünün Federe Kürdisan başkenti ve sayın Mustafa Barzani’nin kutsal ruhunu şad eden Hewler’de yapılacak olması dünya ve Türkiye kamuoyunda büyük yankı yarattı ve yaratmaya devam edecektir. Bu yankı yüzlerce seneden beri Kürt hakının perişanlığı, inkarı ve ihmal edilmesini dünyaya duyuracak ve Kürt varlığını, Kürdistan toprakları üzerinde yaşayan bir halk olduğunu ispatlayacaktır. Kürtler dillerini konuştukları için ve anavatanlarının Kürdistan olduğunu telafuz ettiklerinde en büyük işkenceleri yaşadılar. Bu kadar Türk ve Kürt gencinin kanı neden ve niye akıtıldı? Sadam gibi zorba ve diktatör biri hakikatleri alt üst ederek, toplumların birlik ve beraberliğini bozarak Kürtleri soykırımdan geçirdi.
Sayın Öcalan’ın önerdiği konferanslar, Türkiye ve tüm Ortadoğu halklarının ve bireylerinin serbestçe yaşama ve varlığını koruma temeline dayanır. Konferanslar bu temelde ele alınmalıdır.
Ve nihayetinde gerçekleşen Ankara ve Diyarbakır’daki konferanslarda bu düşüncenin esas alınması gerektiği ortaya çıkmıştır.
Kürt halkının mücadelesi Ortadoğu’da rönesans mahiyetinde bir yaşam pratiği sunmaktadır. Bununla birlikte dünyanın muhtelif bölgelerinden bu insanlık hareketi desteklenerek hareketin liderinin serbest bırakılması için imza kampanyaları yapılıyor.
Yapılan konferansların desteklenmesi gerekir. Bu konferanslar Kürt halkını ve ezilen tüm insanları ilgilendirir. Özellikle Kürt halkının bu konferanslardan çıkan sonuçları desteklemesi ve hayata geçirmesi gerekir.
Milletin birlik ve beraberliği onu yüceltir ve yaşamda refah ve özgülükleri daha kolay elde etmesini sağlar. Peygamberimiz birlik ve beraberliği insanlara rahmet ve fazilet, birbirinden ayrılmayı ve uzaklaşmayı da azap ve eziyet saymıştır. Konferansların içerik ve özelikleri de Hz. Muhammed’in hadisinin anlam ve amaçlarını içermekte ve insanların birlik ve beraberlik etrafında kenetlenmelerini büyük bir önem olarak vurgulamaktadır.
İnsan, fıtratı gereği daima mutluluğu aramaktadır. Kişinin aradığı mutluluğa kavuşabilmesi ve onu huzurlu bir şekilde yaşayabilmesi için toplum hayatına ihtiyacı vardır. Toplumla birlikte yaşamaktan başka alternatifi olmayan insanın huzuru ve mutluluğu da, toplumun huzur ve mutluluğuna bağlıdır. İnsan, karşılaştığı sıkıntıları, içinde yaşadığı toplumun bireyleri ile paylaşma ihtiyacı hisseder. Çünkü, insanın karşı karşıya kaldığı bazı problemleri, kişisel imkan ve gayretiyle her zaman aşması mümkün olmayabilir. İşte bu noktada, birçok değişik mesleklerden ve farklı yetenek sahibi kimselerden teşekkül etmiş olan birlik ve dayanışma içerisindeki bir toplum büyük önem arz etmektedir. Farklı görüş ve özelliklere sahip, çeşitli bireylerden oluşan toplum fertlerinden hiçbirinin üslendiği görev, diğerine kıyasla küçümsenemez. Toplumda alim-cahil, zengin-fakir bütün kesimleriyle tam bir birlik-beraberlik oluştuğunda birlikte yaşamanın bir anlamı olabilir. Toplumu birleştiren, gerçek manada huzur, barış ve güven ortamını sağlayan tek yol; milli ve manevi birlik anlayışı içerisinde, yardımlaşma ve dayanışmayı sağlamaktır. İnsanseverliği bilen, insan huzurunu ve barışını bozucu davranışlardan sakınmalıdır. Karşılıklı hoşgörü anlayışına sahip olmaları, kenetlenme ve birleşmenin tek yoludur. Tüm insanların aynı görüş, düşünce veya çizgide olmaları mümkün olmadığı gibi zorlama, kaba davranma ve dayatmalarla birlik ve beraberliğin sağlanamayacağı, aksine bölünüp parçalanmalara neden olunacağı unutulmamalıdır. “Hepiniz birden Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, sakın ayrılıp bölünmeyin” (Al-i İmran,103) ayetiyle, insanları felakete sürükleyen, ayrılığa karşı uyarmakta, inananları, birlik ve beraberliğini muhafazaya çağırmaktadır. Allah’ın ipine sarılmanın manası, insanlara doğru yolu gösteren yolda yürümektir. Burada konumuz, Kürt halkının ve yörede yaşayan tüm sınıfların ve çeşitli kültürlere sahip olan insanların beraber ve serbesçe yaşamalarıdır. Serbestçe yaşamalarını sağlayacak tek yol Kürt halkının özgürleşmesidir. Kürt halkı özgürleşmeden Türkiye halkı da özgürleşemez. Konferansların başarıyala sonuçlanması Türkiye ve Ortadoğu’ya demokrasinin yerleşmesi için şans yaratacaktır.
Yorumlar
Yorum Gönder