Celalettin YÖYLER
Kuzey Kürdistan’dan Güney’e doğru çekilmeye başlayan gerilla birlikleri, binlerce katliamların ve adaletsizliklerin olduğu bir ortamda doğmuş ve üstüne düşen vazifeyi tamamlayarak demokratik özgür yürüyüşe başlamıştır. Kürt halkına katliam, adaletsizlik, insanlık dışı yönelimler yaşatılmış ve bunlar belgeler ile tespit edilmiştir.
Gerillanın tarihi özgürlük yürüyüşünün, Ortadoğu’da yaşayan tüm insanlara barış, özgürlük ve eşitlik getireceğine inanmaktayız. Çünkü Ortadoğu’da bulunan ulus devletler, zamanla temelden sarsılıp çatlayarak demokratik ve eşitçe paylaşımın olacağı bir sisteme evrilecetir. Ve aynı zamanda bu süreç bir rönesans devriminin başlangıcı olacaktır. Yürüyüş esnasında gerillaya karşı yapılacak herhangi bir provokatif eylem, barışa düşmanlık ve insanlığa karşı büyük bir suç olacaktır. Bazı şoven zihniyetli kimseler topluma, tepeden bakar ve kendini Türkiye’nin hakimi ve cihanın efendisi olarak görür. Bu kimseler, “Bir Türk dünyaya bedeldir” duyguları içerisindeyken, gerilla silahı ile Güney’e geçerken ‘nasıl seyirci kalacaklar?’ diye düşünüyorlar. Bu gibi düşünceler provakatörlükten ziyade fitneliktir. Dileriz çekilme esnasında herhangi bir provakasyon olmadan çekilme süreci tamamlanır.
Eğer herhangi bir provakasyon eylemi olursa, sorumlusu hükümet olacaktır. Çünkü ordu milli savunma bakanlığına bağlıdır. Bakanlık da başbakanlığa ve hükümete bağlıdır. Herhangi yanlışlık olursa sorumlusu başbakandır. Eğer başbakan genelkurmaya emir verirse hiçbir müdahale sözkonusu olamaz. Bir yandan Sayın Öcalan’la barış müzakeresi yapılırken diğer yandan Kürdistan’ın muhtelif yerlerinde hızlı karakol inşasına başlanmıştır. Karakol inşası sürecinde, ağır cephanelerin yöreye taşınması, halkın tepkisine neden olmaktadır. Bu gibi davranışlar provakatörlük sayılmaktadır ve durdurulması gerekir.
Gerillanın sınır dışına çıkma kararı tarihi ve önemli bir karar. Ve gerilla, sadece barışa şans tanımak için çekiliyor. ‘Kürt sorununun demokratik barışçıl çözümü için fırsat sunuyoruz’ demek için çekiliyorlar. Bu çekilme sürecinde Kürt halkının ve barışseverlerin duyarlı olmaları gerekiyor. Süreçle birlikte çok ciddi demokratik örgütleme olmalıdır. Herkesin haklarına sahip çıkma bilincinde olmaları gerekmektedir. Ve bu talepler yalnız bir sınıfla, bir zümreyle, bir cemaatla alakalı değildir. Türkiye’de yaşamakta olan herkesi ilgilendirecektir. Çünkü Kürt halkı bir ulus millet niteliği kazanmış, demokratikleşme mücadelesinde çok bedel vermiştir. Kürtler ve Türkiye’de yaşayan tüm sınıfların ve azınlıkların da, medeni haklara ve demokrasi ile yaşama hakına sahiptir. Bu nedenle Türkiye’de yaşamakta olan herkes; ister Türk ister Laz, Çerkes, Gürcü, Boşnak, Romen demoratik özgürleşme sürecine katılmalı ve sürece sahip çıkmalıdır. Bu çok önemli bir görevdir. Hiçbir zaman Türk kardeşlerimiz kendilerini güllük gülistanlık içinde görmesinler ve demesinler devlet Türk devletidir, ben de Türküm, bütün bunlardan bana ne dememeli. Ne yazık ki kendilerinden haberleri yok. Veya birçoğu sisteme entegre olmuş resmi ideolojiden ayrılmıyor.
Artık süreç kendini silahlı mücadele yerine sivil demoratik siyasi mücadeleye ve diplomatik çalışmaya bırakmış bulunmaktadır.
Demokratik bir anayasayı hazırlama çalışmasına geçerken bilhassa ezilen sınıflar ve hor görülüp ezilen Kürt halkı, çalışması tüm halklar için çalışmalıdır. İnanıyorum ki biz Kürtler eski Kürtler değiliz ve Lozan Antlaşması’ndaki gibi artık kaybetmeyeceğiz. Kazanmaya hazır olamalıyız. Artık Kürt halkı ülkesinde serbestçe yaşamayı, kendi anadili ile okuyup yazmaya, mahkemelerde diliyle savunma yapmayı ister ve bunları alacaktır. Bu hak Kürtlerin en tabii haklarındandır ve meşru bir talepdir.
Bu halk insani ve tabi haklarına sahip çıkmaya mecburdur. Çünkü çok bedel ödemiştir. Kürt halkı diğer halklar gibi insanlık aleminde yerini tutmalı ve diğer toplumlar gibi özgürlüğüne kavuşmalıdır. Bu düşünceden hareketle diyebilirim, Kürt halkının hak talep etmesi ırkçılık sayılmaz. Bizim insanlık felsefemiz; insan severlik ve insanların kardeşliği, eşitliği, demokratik bir toplumda beraberce yaşamasıdır. Demokratik özgürleşme süreci geri dönüşü olmayan yola girmiştir ve bu süreç bir rönesans (yeniden doğuş) başlangıcı sayılmaktadır. Ülkedeki tüm insanlar buna hazır olmalıdır. Temennimiz bu sürecin tüm ülke insanına hayırlı olmasıdır.
Gerillanın tarihi özgürlük yürüyüşünün, Ortadoğu’da yaşayan tüm insanlara barış, özgürlük ve eşitlik getireceğine inanmaktayız. Çünkü Ortadoğu’da bulunan ulus devletler, zamanla temelden sarsılıp çatlayarak demokratik ve eşitçe paylaşımın olacağı bir sisteme evrilecetir. Ve aynı zamanda bu süreç bir rönesans devriminin başlangıcı olacaktır. Yürüyüş esnasında gerillaya karşı yapılacak herhangi bir provokatif eylem, barışa düşmanlık ve insanlığa karşı büyük bir suç olacaktır. Bazı şoven zihniyetli kimseler topluma, tepeden bakar ve kendini Türkiye’nin hakimi ve cihanın efendisi olarak görür. Bu kimseler, “Bir Türk dünyaya bedeldir” duyguları içerisindeyken, gerilla silahı ile Güney’e geçerken ‘nasıl seyirci kalacaklar?’ diye düşünüyorlar. Bu gibi düşünceler provakatörlükten ziyade fitneliktir. Dileriz çekilme esnasında herhangi bir provakasyon olmadan çekilme süreci tamamlanır.
Eğer herhangi bir provakasyon eylemi olursa, sorumlusu hükümet olacaktır. Çünkü ordu milli savunma bakanlığına bağlıdır. Bakanlık da başbakanlığa ve hükümete bağlıdır. Herhangi yanlışlık olursa sorumlusu başbakandır. Eğer başbakan genelkurmaya emir verirse hiçbir müdahale sözkonusu olamaz. Bir yandan Sayın Öcalan’la barış müzakeresi yapılırken diğer yandan Kürdistan’ın muhtelif yerlerinde hızlı karakol inşasına başlanmıştır. Karakol inşası sürecinde, ağır cephanelerin yöreye taşınması, halkın tepkisine neden olmaktadır. Bu gibi davranışlar provakatörlük sayılmaktadır ve durdurulması gerekir.
Gerillanın sınır dışına çıkma kararı tarihi ve önemli bir karar. Ve gerilla, sadece barışa şans tanımak için çekiliyor. ‘Kürt sorununun demokratik barışçıl çözümü için fırsat sunuyoruz’ demek için çekiliyorlar. Bu çekilme sürecinde Kürt halkının ve barışseverlerin duyarlı olmaları gerekiyor. Süreçle birlikte çok ciddi demokratik örgütleme olmalıdır. Herkesin haklarına sahip çıkma bilincinde olmaları gerekmektedir. Ve bu talepler yalnız bir sınıfla, bir zümreyle, bir cemaatla alakalı değildir. Türkiye’de yaşamakta olan herkesi ilgilendirecektir. Çünkü Kürt halkı bir ulus millet niteliği kazanmış, demokratikleşme mücadelesinde çok bedel vermiştir. Kürtler ve Türkiye’de yaşayan tüm sınıfların ve azınlıkların da, medeni haklara ve demokrasi ile yaşama hakına sahiptir. Bu nedenle Türkiye’de yaşamakta olan herkes; ister Türk ister Laz, Çerkes, Gürcü, Boşnak, Romen demoratik özgürleşme sürecine katılmalı ve sürece sahip çıkmalıdır. Bu çok önemli bir görevdir. Hiçbir zaman Türk kardeşlerimiz kendilerini güllük gülistanlık içinde görmesinler ve demesinler devlet Türk devletidir, ben de Türküm, bütün bunlardan bana ne dememeli. Ne yazık ki kendilerinden haberleri yok. Veya birçoğu sisteme entegre olmuş resmi ideolojiden ayrılmıyor.
Artık süreç kendini silahlı mücadele yerine sivil demoratik siyasi mücadeleye ve diplomatik çalışmaya bırakmış bulunmaktadır.
Demokratik bir anayasayı hazırlama çalışmasına geçerken bilhassa ezilen sınıflar ve hor görülüp ezilen Kürt halkı, çalışması tüm halklar için çalışmalıdır. İnanıyorum ki biz Kürtler eski Kürtler değiliz ve Lozan Antlaşması’ndaki gibi artık kaybetmeyeceğiz. Kazanmaya hazır olamalıyız. Artık Kürt halkı ülkesinde serbestçe yaşamayı, kendi anadili ile okuyup yazmaya, mahkemelerde diliyle savunma yapmayı ister ve bunları alacaktır. Bu hak Kürtlerin en tabii haklarındandır ve meşru bir talepdir.
Bu halk insani ve tabi haklarına sahip çıkmaya mecburdur. Çünkü çok bedel ödemiştir. Kürt halkı diğer halklar gibi insanlık aleminde yerini tutmalı ve diğer toplumlar gibi özgürlüğüne kavuşmalıdır. Bu düşünceden hareketle diyebilirim, Kürt halkının hak talep etmesi ırkçılık sayılmaz. Bizim insanlık felsefemiz; insan severlik ve insanların kardeşliği, eşitliği, demokratik bir toplumda beraberce yaşamasıdır. Demokratik özgürleşme süreci geri dönüşü olmayan yola girmiştir ve bu süreç bir rönesans (yeniden doğuş) başlangıcı sayılmaktadır. Ülkedeki tüm insanlar buna hazır olmalıdır. Temennimiz bu sürecin tüm ülke insanına hayırlı olmasıdır.
Yorumlar
Yorum Gönder