Ana içeriğe atla

Barış ve müzekere süreci tesadüf mü?


Celalettin YÖYLER
Güncellenme : 12.04.2013 06:02
Hayır bu süreç tasadüfen ve kendiliğinden meydana çıkmamıştır; çok yazık’ki adaletsiz nedenlerden dolayı binlerce Kürt halkının evlatları kanı ile sureci yaratmıştır. Ve aynı zamanda Türk halkının gençleri de kirli savaştan zarar görmüştür. Bu adaletsizlik ve Kürt halkının inkar ve imha düşüncesi ile “ezen” zihniyet tarihin derinliğinden bugüne dek süregelmiştir.

Milat’tan önce beş binlerden bu yana; Mezopotamya (Kürdistan) Coğrafyası içinde, aynı dille konuşan, aynı kültüre sahip olan ve dünyanın kadim halklarından biri olan Kürt halkı, Cumhuriyetin başından bugüne dek hep inkar edildi, sürgünlere tabi tutuldu ve bu toprağın üstünde kendi ana dili ile rahatca konuşmayı yasaklar nedeni ile konuşamadı. İnsanlığa ve insan haklarına yazık ki herkes hak kullanımında eşitce davranmaya hak sahibi iken; adaletsizlik nedenlerden ve zalimlerin zülmünden dolayı; hayatını Allah’ın ona verdiği tabii haklarından mahrum kalarak dünyasını değiştirmektedir.

“Dünyada Kürtler gibi 40 milyonu aşkın nufusa sahip olan, ama hakları bu kadar yok sayılan ve ulusal varlığı yok edilmeye çalışılan başka bir halk yoktur. Kürt halkı olarak inkar ve imha politikası temelinde kurulan siyasi statüsüzlüğü reddederek özgürlük temelinde kendi toplumsal demokrasisini de kurarak yeni bir statüye kavuşturmak istiyorlar. Kendisini yönetme güç ve iradesine sahip olduklarını belirtiyorlar. Demokratik özerklik; sadece Kürt halkı için değil, tüm Türkiye halklarının, inanç ve kültürlerin kendisini özgürce ifade edeceği ve kendi kendilerini yöneteceği bir çözüm modelidir.”

“Demokratik özerklik” olarak formüle ettikleri yerinden yönetim talebini yıllardır yüksek sesle dile getiren Kürt halkı bu noktaya bir gecede gelmiş değildir elbette. Kuruluşundan itibaren asimilasyoncu, despotik bir merkeziyetçilik anlayışıyla her türlü yerel inisiyatifi yok etme ve tepeden dayatmalarla yönetme geleneğine sahip olan Devlet, en ufak bir yerinden yönetim talebini şiddetle bastırmış, bu tür talepleri isyan olarak addetmiş ve bölücülükle suçlayarak imha yoluna gitmiştir. Avrupa’dan Afrika’ya dünyanın pek çok ülkesinde geniş yetkilere sahip yerel yönetimler, özerk bölgeler, federatif ya da konfederatif oluşumlar söz konusuyken, Yöneten devlet, “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı” sözleşmesinin en temel maddelerini imzalamaktan dahi kaçınmıştır.

Bu hükümet (AKP) tarafından barış ve müzakere süreci başlatılması iyi bir davranış sayılacaktır. Herkesçe desteklemesi de gerekmektedir. Sürecin adalet ve insan hakları çerçevesi dahilinde başarı ile sonuçlanması ülkede ve halklar arasında büyük bir adaletin sağlanmasını yaratacaktır. Senelerdir; vicdanlı insanlarımız barış ve diyaloğu beklemekte idi, şimdiki süreç her ne kadar çok gecikmiş ise de, yine güzelce ve insanca bir davranışla başlamış bulunmaktadır. İslamın temel yaradılış nedenlerinden biri de, insanın yeryüzünde yaşarken adaletle davranmaları amaçlıdır. O zaman birimiz, diğer insan kardeşimizin hakkına ve hukukuna saldırmamalı ve birimiz digerimizle kardeşce ve insanca yaşamalıdır.

Bugün dünyada irili ufaklı 200’den fazla devlet bulunmaktadır. Salt ansiklopedik verilere bakılacak olursa bunların yaklaşık 4’te birinin federatif olduğu görülmektedir. Üniter yapıya sahip olan devletlerin önemli bir bölümünün son derece küçük devletler olduğunu, yani içinde büyük çeşitlilik barındırma olasılığı az olan ülkeler olduğunu ve kimi üniter devletlerin de fiiliyatta bir federasyon gibi olduğunu hatırlayacak olursak, yeryüzünde gerçek anlamda federatif devlet oranının bundan daha yüksek olduğu anlaşılabilir. Dünyanın en geniş topraklara sahip ilk 10 ülkesinden 8’inin (ABD, Rusya, Brezilya, Hindistan, Kanada, Arjantin gibi) federasyon olduğu gerçeği kendi başına anlamlıdır. Ulusal sorunun yaşandığı topraklardan biri de, İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda’dan oluşan, bir zamanların üzerinde güneş batmayan sömürge imparatorluğu Birleşik Krallık’tır. 5,5 milyonluk nüfusuyla İskoçya, 3 milyon nüfusuyla Galler ve 2 milyon nüfusuyla Kuzey İrlanda yüzyıllardır İngiliz sömürgesi konumunda bulunmaktadırlar. Uzun yıllardan sonra şu anda özerklik statüsüne sahiptirler.

Üniter devlet olarak şekillendirilen Birleşik Krallık’ta ezilen ulusların demokratik haklarını gasp eden İngiliz egemen sınıfı, 1997 yılında İskoç ve Galler parlamentolarının kurulmasına izin vermiştir. Böylece İskoçya, 300 yılı aşkın bir sürenin ardından ilk kez kendi parlamentosuna sahip olmuştur. Galler ise tarihinde ilk kez bu hakka kavuşmuştur. İrlanda sorunu ise diğerlerinden çok daha sıkıntılı bir seyir izlemiştir. Yükselen devrimci mücadele sonucunda Güney İrlanda 1922’de bağımsızlığını kazanırken Kuzey bölümü İngiliz egemenliği altında kalmış ve o zamandan bu yana gelgitlerle dolu son derece sancılı bir süreç yaşanmıştır. Diğer iki bölgeden farklı olarak Kuzey İrlanda’da bağımsızlık talebinin her daim canlı olması ve IRA’nın büyük bir kitle desteğine sahip olması nedeniyle İrlandalılara her türlü zülmü uygulayan İngiltere, dönem dönem özerklik hakkını tanımış, ancak bu süreç sürekli kopuşlarla ilerleyegelmiştir. 1998 yılında İngiliz hükümeti ile IRA arasında imzalanan “Hayırlı Cuma” Anlaşmasının ardından yeniden tanınan özerklik statüsü sonrasında Kuzey İrlanda’da da geniş yetkilere sahip bir parlamento kurulmuştur. Memleketimizde de neden yukarıda belirtiğımız ülkelerde olduğu gibi demokrasi içinde beraberce yaşamak olmasın? Seyda Mele Ehmedê Cizîrî’nin Şiiri ile bitirmek istiyorum;

“Kes bi dada me nepirsit
Gilehü dadî çigit
Te nebit dadî resek
Beyhûde feryadî çikit”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Celalettin Yöyler:Melayê Cizîrî üzerine

CEMİL OĞUZ -ANF İSTANBUL (06.07.2006)- Celalettin Yöyler ünlü Kürt şairi Melayê Cizîrî’nin ‘Divanı’nı yorumladı. “Şiroveya Dîwana Melayê Cizîrî (Melayê Cizîrî Divanı’nın Yorumu)” ismiyle, İstanbul Kürt Enstitüsü Yayınlarından çıkan eser Cizîrî’ni şiirini detaylı bir şekilde yorumladı.

Li ser jiyan, huner û felsefa Melayê Cîzîrî

LÊKOLÎN Li ser Melayê Cîzîrî  Enstîtuya kurdî /Berlîn /Ev nivîs ji kovara lêkolîn û zanistî a Enstîtuya kurdî hatîye girtin. Hevpeyvîna bi Celalettin Yoyler re Pirs: 1   Li gora hinek idîa, hinek dîtin û nirxandinan, ji % 70- 80 ê şair û nivîskarên Kurd di bin bandêra Melayê Cizîrî de mane. Ev çendî rast e, nisbeta wê çend e? Ku wuha be çine faktor û kerametên li pey vê angaştê? Ev hêz, hêza ewqas sedsal e, kêr û têhna xwe diparêze, cîhana nivîskar û  helbesvanên Kurd de, rapêça wê heye û ji rêbaza helbest hûnana Melê av vedixwe. 

Kur’an-ı Kerim literatüründe her insana milletine sahip çıkma emri var

Celalettin YÖYLER Güncellenme :  15.02.2013 06:02 Ayetin Arapça metni: Yâ eyyuhen nâsu innâ xelaqnâkum min zekerin ve unsâ ve ceelnâkum şuûben ve qebâile (li teârefû) inne ekremekum indellâhi etqâkum, innellâhe  e’lîmun xebîr (xebîrun). Hucürat-13 Meal: ‘Ey iman edenler, biz sizi bir erkekle bir kadından, bir asıldan yarattık. Birbirinizle tanışmanız, işlerinizi tedbirle idare etmeniz, karşılıklı olarak, İslami kurallarla örtüşen milletlerarası teamüllere uymanız, yardımlaşmanız, kültür ve medeniyet alışverişinde bulunmanız, birbirinize iyiliği tavsiye etmeniz için, sizi milletler ve kabileler haline getirdik. Allah yanında en değerliniz, en üstününüz, takva esaslarını-Kur’ân esaslarını iyice benimseyerek tavizsiz hayata geçireniniz, en çok günahlardan arınıp azaptan korunanız, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davrananınız, dini ve sosyal görevlerinin bilincinde olanınızdır. Allah her şeyi bilir, gizli-açık her şeyden ...